Örgütlerimizin Kapatılması Hedeflenmektedir

0
90

Kıbrıs Türk Orta Eğitim Öğretmenler Sendikası (KTOEÖS) ve Kıbrıs Türk Öğretmenler Sendikası (KTÖS) olarak son dönemde hükümetin sendikalarımıza  yönelik saldırılarını yoğunlaştırdığını, amacın sendikaları kapatmak olduğunu belirterek, öğretmen sendikalarında üç yöneticiye ödenekli izin verilmesi uygulamasını kaldırmayı içeren ve Meclis’te önceki gün ivedilik kararı alınan Öğretmenler (Değişiklik) Yasa Önerisi’ne karşı 18 Ocak 2017 tarihinde KTÖS’te ortak basın toplantısı düzenledik.

Ortak Basın Açıklaması

Sendikalara UBP-DP hükümetinin başlattığı saldırıların gerçek nedeni bellidir. Bu dönemde faşizan bir yaklaşımla yapılan bu saldırının arkasındaki niyet çok net anlaşılmalıdır.

Yaklaşan çözüm perspektifinin ortadan kaldırılarak çözüm karşıtlarını birleştirmek ve örgütlemek,

Mal ve hizmetlerin pahalılaşması ve zamlar karşısında köleleştirmek istenen halkın sesi durumunda olan sendikaları susturmak ve etkisizleştirmek,

Kamusal sağlık ve eğitim temel hizmetlerini ortadan kaldıran, ulaşılmaz hale getiren niteliksizleştiren hükümet anlayışına karşı halkın menfaatleri için mücadele eden sendikaları anti-demokratik ve faşizan yasalarla yok etmek,

Bütün yolsuzluk ve yasadışılıklar karşısında etkili muhalefet ortaya koyan sendikaları devre dışı bırakarak rejimin, statükonun devamını sağlamak,

Halka dayatılan acı reçeteleri, paketleri deşifre ederek örgütlü mücadeleyi ortaya koyan ve halkın kurum ve varlıklarına sahip çıkan en örgütlü hareket olan öğretmen hareketini yok etmektir.

Mecliste sendikalarımıza karşı gerçekleştirilen bu girişime ivedilik almak için yapılan oturumda Başbakan Sn. Hüseyin Özgürgün’ün söyledikleri ise tarihe geçecek kadar önemli olduğu gibi “intikamcı” yaklaşımını da itiraf ettiğini göstermektedir. Sn. Özgürgün “bazı sendikalar haddini aştı” diyerek bu itirafı kendisi açık açık ortaya koymuştur.

Yine Başbakan Yardımcısı Sn. Serdar Denktaş, “Ülkede 70 kişi sendikal profesyonellik kullanmaktadır” diye açıklama yapmakta ve bu 70 kişinin profesyonellik haklarının tasarruf amaçlı olarak iptal edileceğini duyurmaktadır. Oysa kamuda yetkili dört sendikanın yasa gereği kullanabileceği profesyonel sayısı 12’yi geçmemektedir. Burada kamuoyunu yanıltmaya yönelik bir yalan, devleti yönettiğini iddia eden Başbakan Yardımcısı Sn. Serdar Denktaş tarafından rahatça söylenebilmektedir.

Özel sektörde sendikal örgütlenmeye zemin yaratmak için talepleri yükselten sendikalara bu hakkın verilmesi bir yana, son başlayan girişimle öğretmen sendikaları başta olmak üzere gerçek anlamda sendikacılık yapan örgütlerimizin kapatılması hedeflenmektedir. Sn. Özgürgün ise söyledikleri ile aslında hükümetin emrinde olan sarı sendikaları arzuladığını ifade etmektedir. Özellikle CAS çalışanlarının eyleminde de ortaya çıktığı gibi çalışanların gerçek sendikalara değil, hükümetin emrindeki sarı sendikalara üye olması istenmektedir.

Bu yapılan girişimle “KKTC sendikalar cumhuriyeti oldu” diyen TC yetkilileri de memnun edilmek istendiği gibi, hükümetin yağcılık ve yalakalığı kendine meşgale edindiğini de göstermektedir.

Bu yapılan girişimin anayasaya aykırı olduğu açıktır. Kıbrıs’ta bugüne kadar halkın kanından, gözyaşından ve ganimetten beslenen UBP ve DP, Kıbrıs sorununun çözümü ile ilgili sürekli sorun yaratmaya devam etmektedir. Çözümsüzlükten beslenen UBP ve DP’nin sendikaların faaliyet alanlarını kısıtlamaya yönelik saldırıyı artırma nedeni aslında çözüm konusunda yoğun uğraş veren Cumhurbaşkanı Sn. Akıncı’yı ve halkı da kamplaştırarak hedefe koymak istemelerindendir. Meclisten onay aldıktan sonra, Cumhurbaşkanlığının onayı aşamasında anayasaya aykırı bu girişimleri nedeni ile Sn. Akıncı’ya saldırmak ve çözüm konusunda planlı bir şekilde sorun yaratmak hedeflenmektedir.

Bizler UBP-DP hükümetinin öğretmen sendikalarına saldırı girişimini demokrasiye, insan haklarına, örgütlenme hakkına yapılan faşizan bir girişim olarak değerlendiriyoruz. “Tasarruf” kelimesinin arkasına saklanılarak yapılmaya çalışılan aslında intikam almak ve dikensiz gül bahçesi yaratmaktır. Tasarruf kelimesini en son ağzına alması gereken UBP-DP hükümetidir. Eğer tasarruf yapılmak istenseydi:

  1. 17 adet son model Mercedes marka makam aracı alınmazdı.
  2. Kişilere makam ve mevki vermek ve partizanlığı geçim yolu yapmak için 143 müşavir yaratılmaz, müşavirlere görev yaptırılması için meclise getirilen yasa tasarısı hükümetçe reddedilmezdi.
  3. Partilileri memnun etmek için Türkiye’nin değişik şehirlerinde dış temsilcilik, spor ataşeliği, kültür ataşeliği, eğitim ataşeliği adı altında görevlendirmeler yapılmazdı.
  4. Siyasi partilere devlet yardımı adı altında milyonlarca liralık kaynak aktarılmazdı.
  5. Hepsinden önemlisi Sn. Hüseyin Özgürgün ve Sn. Serdar Denktaş’ın bacanak oldukları dönemde hortumlanan, kayınpederine ait Kıbrıs Kredi Bankası’nın 54 milyon Sterlinlik mevduatının akıbeti sorulurdu.
  6. 2013 yılında çek yasağında olan Sn. Serdar Denktaş başta olmak üzere tüm hükümet milletvekilleri ve destek verilen bağımsızlar servet beyanında bulunur, kimin ne kadar vergi verdiği toplumla paylaşılırdı.
  7. Eski Cumhurbaşkanı Derviş Eroğlu’nun torunu, Sayıştay Başkanı ve Gençlik Dairesi Müdürü’nün kızı Karpaz’da görevli olduğu okuldan alınıp, yasadışı bir şekilde Eğitim Bakanlığı’nda görevlendirilmez yerine de istihdam yapılmazdı.
  8. Usûlsüz, ihalesiz işler yapılmaz, trafik kazalarına neden olan yollar ile ilgili önlemler alınırdı.

 

Biz hesap sormaya devam edeceğiz.

Baskılar bizi yıldıramaz.

 

Saygılarımızla,

 

 

Tahir Gökçebel                                                                                                                                              Şener Elcil

KTOEÖS Başkanı                                                                                                                          KTÖS Genel Sekreteri